Âilede 'tad' kalmadı.
Yuvalarda 'boşanmalar' arttı.
Çünkü yuvaların içi boşaltıldı!
Yuvaların altı oyuldu. Dinamitler konuldu.
Kadına 'pozitif' ayrım yapıldı. Kocalar âdetâ 'aşağılandı'. Sonunda kadından 'ayrılmalar' arttı.
Batının her dediği yapıldı.
Kadın iş hayatına atıldı.
Evde huzur, bereket kalmadı!
Toplumun çekirdeği olan âile,
Kendine gelemez, meyve veremez oldu.
Versede verdiği meyvelerde 'tatsız tuzsuz' oldu. Yuvalarda saygı, sekinet, rahmet ve bereket kalmadı. Şeytan yuvalarımıza 'galebe' çaldı.
Ne olduğunu anlayamadık. Çok geç kaldık. Yuvalar 'dağılınca' sonra anladık. Yukarıdakilerin hep bir 'bildiği' var sandık. İtimât ettik, hiç bir şeyi sorgulamadık.
Ama sonra anladık:
Meğer bizden istenen "modernizmin" bizden istediğiymiş!
Halbuki modernizm elbisesi bize uymaz, bize olmaz! Çok dar ve 'güdük' gelir.
Çünkü o elbise bir kere 'fıtri' değildir. Kumaşı batıdan, işçiliği 'şeytana' âittir.
Zaten o elbisenin kimseye hayrı da olmamıştır. Üstüne alan herkes açıkta kalmıştır. Hasta olmuştur!
Biz 'bize' dönmeliyiz.
Biz 'fıtratımıza' dönmeliyiz.
İnanç değerlerimizi dikkate alarak âilemizi yeniden inşâ edip şekillendirmeliyiz.
Eğer âileyi biz 'şekillendiremezsek' başkaları şekillendirmek için zâten kapıda bekliyor hatta içeri girmiş bile..
Aman âileyi onlara bırakmayalım. Biz özümüze kültürümüze bakalım. Allah (c.c) ve Resulü (s.a.v) ne demişse onu yapalım. Sonra pişman olmayalım..
Yuvalar dağılırsa, biz ayakta durmayız! Allah (cc.) korusun!
Şeytan ve dostlarıda bunu istiyor zaten. Âileyi korursan geleceğini korursun..
Selâm ile..
Abdülhamit Kahraman
23 Cemâziye'l-Evvel 1443
27.Aralık.2021
