Müminin üç niteliği

Müminin üç niteliği

Ebu Hüreyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Allah Rasulü (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Allah’a ve ahiret gününe iman eden komşusuna eziyet etmesin. Allah’a ve ahiret gününe iman eden misafirini ağrlasın. Allah’a ve ahiret gününe iman eden, hayır konuşsun ya da sussun.” (Buhâri, Edeb, 31)

Hadiste, müminde bulunması gereken üç özelliğe dikkat çekilmektedir. Bunlardan birincisi, “elinden ve dilinden başkalarının güvende olması gereken” (Buhari, iman, 3) Müslümanın, bu temel vasfının bir parçası olarak, komşusuna zarar vermemesidir. Öneminden dolayı komsu hakkına bu hadiste ayrıca işaret edilmiştir. Çünkü komsu, toplumsal bir varlık olarak yaşayan insanın mekân olarak en yakınında bulunandır. Bazen bu yakınlık, nesep yakınlığından bile öne geçebilir. Hastalıkta, ölümde, herhangi bir musibette, insanın en önce yardımına koşabilecek kimse, en yakınında bulunan komşusudur. Bu yüzden komşu hakkı önemli sayılmıştır. Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde bu önemi şöyle ifade etmişlerdir: “Cebrail bana komsu hakkında o kadar tavsiyede bulundu ki, sanki onu (komşusuna) mirasçı kılacağını zannettim.” (Buhari, Edeb, 28) Bu hadisi bizzat Allah Resul’ünden işittiğini söyleyen sahabi Abdullah b. Amr, kendisine ait kesilen bir koyundan Yahudi komşularına verip vermediklerini ailesine sorduktan sonra bu rivayeti nakletmiştir. (Ebû Dâvud, Edeb, 132)

Komşu olunacak kimselerin, içinde oturulacak evden bile daha önemli ve öncelikli olduğu tecrübeyle sabittir. Onun için Araplar, “el-câr sümme’d-dâr” (önce komşu, sonra ev) demişlerdir. Türkçe’de bu, “ev alma komşu al” atasözüyle ifade edilmiştir. Ayrıca, “komşu komşunun külüne muhtaç” atasözü de, yakın çevrede bir arada yaşayan insanların birbirlerine ne kadar muhtaç olduklarının çok veciz bir ifadesidir. Hz. Peygamber, komşu haklarını soran birisine, “Hastalandığında ziyaret edersin, öldüğünde cenazesini uğurlarsın, borç istediğinde borç verirsin, aç-açık görürsen ihtiyacını giderirsin, bir iyilikle karşılaşırsa tebrik eder, bir musibetle karşılaşırsa teselli edersin, evini, onun rüzgarını kesecek şekilde yüksek yapmazsın.” (ei-Mu’cemu’i-Kebir, 19/419) buyurarak, bu sorumluluğun ne kadar büyük olduğunu göstermiştir. “Komşusu aç iken tok yatan mümin değildir.” (Buhari, ei-Edebu’i-Müfred, 52) hadisi de komşu olma sorumluluğunun hangi boyuta ulaştığına işaret etmektedir.

Komşuluk hakkına riayet bir mümin için ne kadar önemliyse, komşuya zarar vermek ve haklarına tecavüz etmek de o denli sakınlması gereken bir husustur. Onun için Allah Rasulü bunu Allah’a ve ahirete imanla ilişkilendirmiştir. çünkü Allah’a inanan kimse, yaptığı her şeyin hesabını görüleceği büyük mahkemede, komşusuna yaptığı haksızlığın hesabını da yaratıcısına vereceğini bilmektedir. Ayrıca o, Allah Resul’ünün, “komşularının, kötülüklerinden emin olmadığı kimsenin cennete giremeyeceği” (Müslim, iman, 73) uyarısının da farkındadır.

Misafir ağırlamanın kültürümüzde çok önemli bir yer işgal etmesinin kaynağında da muhtemelen yorumunu yaptığımız bu hadis ve onu destekleyen diğer rivayetler yer almaktadır. Hadiste “dayf” olarak geçen kelime Türkçede misafir veya konuk kelimeleriyle karşılanır. Arapça’da yolcu anlamına gelen misafir (misâfir)e ikram, esasen bir beldeden diğerine yolculuk yapanların konakladıkları yerde, yeme-içme ve gecelemelerini sağlamak ve bu süre zarfında elden gelen hizmef ve kolaylığı göstermektir. Zamanla daha çok, evden eve yapılan ziyaretleri ifade eden bir anlam daralmasına uğrasa da, toplumsal kaynaşmanın ve dayanışmanın en önemli göstergelerinden biri olan misafir ağırlamayı sevgili Peygamberimiz müminin vazgeçilmez görevlerinden saymıştır.

Hadisfe, “hayır konuşmak ya da susmak” şeklinde ifade edilen üçüncü husus Kur’an’da, “Onlar ki boş söz ve yararsız işten yüz çevirirler.” ayetiyle (Müminûn, 3) kurtuluşa eren müminlerin özelliklerinden sayılmıştır. “Kendisini ilgilendirmeyen şeyi terk efmesi Müslüman kişinin güzel hasletlerindendir.” (Ahmed b. Hanbei, Müsned, 1/201) hadisi de bu bağlamda değerlendirilebilir. çünkü kendisini ilgilendirmeyen bir konuda konuşan kimse, muhtemelen başkaları hakkında dedikodu yapma, gıybef ve kötü zanda bulunma tehlikesiyle karşı karşıya kalır ki bu, hem Kur’an-i Kerim (Hucurât, 12 ) hem de Hz. Peygamber’in hadisiyle (Buhan, Edeb, 57) yasaklanmıştır. Atalarımız, “Söz gümüş ise sükut altındır.” diyerek boş ve lüzumsuz konuşmanın değersizligine işaref efmişlerdir. “çok söz yalansız, çok mal haramsız olmaz” sözü de, dil ve malla sergilenecek aşırılığın potansiyel tehlikelerine dikkat çekmektedir.

Yoğun yerleşimden dolayı insanların âdefa üst üste yaşadığı, aynı binada oturan onlarca komşunun birbirini tanımadan aynı kapıdan girip çiktigi, yüzlerce metrekarelik rezidanslarda bir tanri misafirine kalacak yer bulunamadığı, çeşit çesit cep telefonlarını kullananların konuşmadan dinlemeye firsat bulamadığını günümüz metropollerinde yaşayanların, açıklamaya çalıştığımız hadis üzerinde daha dikkatli düşünmelerinde yarar vardır. Komşusunun varlığından, ancak rahatsız edildiğinde haberdar olan, eşyasına gösterdiği özeni misafirine gösteremeyen, yüzlerce kanalda üretilen malayaniyi saatlerce izlemekten hayırlı ve faydalı bir söze zaman ayıramayan çagdaş müminin, bu nebevi uyarı karşısında, geçmişten günümüze hangi değerleri kaybettiğinin muhasebesini yapması kaçınılmazdır.

Modern hayat âdeta, bize sunduğu bazı imkânlar karşılığında komşularımızı, yakınlarımızı, misafirlerimizi, kendimize ve ailemize ayıracağımız zamanı elimizden aldı ve bizi yüzlerce ailenin yaşadığı koskoca sitelerde, yüz binlerce insanın yaşadığı devasa şehirlerde tek başımıza birakti. Bu yalnızlığımıza çare, on beş asır önce müminleri kardeş ilan edip onları bir bedenin parçaları gibi kabul eden, toplum içinde bu kardeşliğin gereklerini nasıl yerine getireceğimizin ölçülerini ortaya koyan Allah ve Rasulü’nün sesine kulak vermek ve kendimizi aynı hisleri paylaşan canlı bir organizmanın parçası kabul etmekle mümkün olacaktır.  

Prof. Dr. İ.Hakki Ünal 

Yaratılanı hoş görmek

Abdullah b. Ömer (r.a.)’den rivayet edildigine göre, Allah Rasulu (s.a.s.), Mekke fethi günü insanla

Oku

İşi iyi Yapmak

Hz. Aişe (r.a.)’den nakledildiğine göre Allah Rasulii (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Aziz ve Celil ola

Oku

Erdemli ve Akıllı İnsan

Abdullah b. Ömer (r.a.)’den rivayet edildigine göre o şöyle demiştir: "Allah'ın elçisi ile beraberdi

Oku

Kalabalığı Cemaat Yapan Mekân: Cami

Rivayet edildigine göre Hz. Osman (r.a.) Mescid-i Nebevi'yi genişletmek istediğinde halk bunu hoş ka

Oku

Korunması Gereken Bir Değer: Irz

Ebu Hureyre (r.a.)’den nakledildigine göre Allah Rasulü (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Müslümanın Müsl

Oku

Malı Sırtta Taşımak

Ebu Hureyre (r.a)’den nakledilen bir hadise göre Allah Rasulii (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kulların

Oku

Bizi Tutan Oruç

Ebu Hureyre (r.a.)’den nakledilen bir hadis-i şerifte Allah Rasulü (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Oruç

Oku