HADİS USÛLÜ BU ÜMMETİN YÜZ AKIDIR

HADİS USÛLÜ BU ÜMMETİN YÜZ AKIDIR

Günümüzde sünnete karşı eleştirel yaklaşanların diline doladığı hususlardan birisi de şudur:

“Tarih boyunca hadis rivayetlerinin sahih olanını olmayanından ayırt etmek üzere geliştirilmiş bulunan hadis usulü, bu işi yapabilecek bir ilim dalı değildir.”

Eleştiride sınır tanımayan kimileri meseleyi daha da ileri götürerek bu ilim dalının “yalan söylemenin usulü” olduğu düşüncesini bile dile getirebilmişlerdir!

Önce bir gerçeği ifade edelim:

"Hadis usulü" adını verdiğimiz usul, bir ilim dalı ve yöntem olarak elbette beşer aklının ürünüdür, ictihadîdir. Dolayısıyla da "eleştirilemez" değildir.

Hadisçilerin geliştirdiği bu usulün, hadislerin sahihini sakiminden ayırt etmede yeterli olup olmadığı öteden beri tartışılmıştır. Söz gelimi ehl-i reyin lokomotifi konumunda bulunan Hanefîler, ehl-i hadis tarafından geliştirilen metodolojinin “gerekli” ama “yetersiz” olduğunu ileri sürmüş, bunun yanında başka hadis tenkid yöntemlerini uygulamanın gerekli olduğunu belirterek manevî inkıta’ kavramını geliştirmişlerdir.

Mâlikîler de hadisin senedi üzerinde odaklaşan sistemin tek başına hadisin sıhhatini garanti etmediğini, buna “Medine ehlinin ameline uygun olmak” gibi bazı kriterlerin eklenmesi gerektiğini belirtmişlerdir.

Durum böyle olmakla birlikte 12 asırlık ilim geleneğimizde hiç kimse hadis usulünün gereksizliğini ileri sürmediği gibi yine hiç kimse bu usulü, “yalan söylemenin usulü” olarak nitelememiştir.

Hadis usulü, bir rivayetin doğruluğunu onu rivayet eden şahıslar üzerinde inceleme-araştırma yaparak belirlemeye odaklanmış, “isnad merkezli” bir yaklaşım tarzıdır. Elbette bu usulün râvî ya da rivayetin ötesinde bizzat mervî’ye (yani rivayete konu olan hususa) ilişkin de geliştirdiği yöntemler bulunmaktadır. Şu var ki usul, pergelinin sabit ayağını hadisin senedi üzerine dayamıştır.

Nakle dayalı bir bilginin doğruluğunu test etmenin ilk adımı, o sözü nakledenlerin “güvenilirlik” ve “hafıza” durumlarının kontrol edilmesinden başka ne olabilir ki? Kur’an bize bir fâsık haber getirdiğinde bunu araştırmamızı emretmiyor mu? O halde hadisçilerin ortaya koyduğu usul, Kur’an’ın söylediğini pratiğe yansıtmaktan başka ne olabilir ki?

Buraya kadar anlattıklarımızdan şu sonuç ortaya çıktı: Ehl-i hadis, "hadis usulü" adı verilen ilim dalını ortaya  koymuş ve bu yöntemi hem "gerekli" hem de "yeterli" görmüştür. Buna karşılık başını Hanefîlerin çektiği ehl-i rey, hadis usulünün "gerekli" ama "yetersiz" olduğunu düşünerek bu kriterlere başkalarını da eklemişlerdir.

Bu başka bir şey, hadis usulü adı verilen ilmi "gereksiz" ve hatta "yalan söylemenin usulü" olarak nitelemek başka bir şeydir.

Gerçek şu ki “hadis usulü” İslam ümmetinin yüz akıdır. Dünya tarihinde hiçbir kültür ve medeniyette eşi ve benzeri görülmemiş bir faaliyettir. Bu faaliyet neticesinde hadisleri rivayet eden yüz binlerce râvi hem güvenilirlik hem de hafızalarının sağlamlığı bakımından tek tek elden geçirilmiş, ilk üç neslin sicil kayıtları tutulmuş, “rical ilmi”, “cerh-tadil”, "tabakat" gibi muazzam ilim dalları ortaya çıkmıştır. Eğer ilk nesiller hakkında bir bilgiye sahipsek bu, hadislerin korunması konusundaki bu titizliğin sonucudur.

Elbette insanlar üzerinde değerlendirme yaparken sübjektif / yanlı hükümler verilmiş, elbette cerh ve tadili bir silah gibi kullanarak muteber bazı âlimlere leke sürülmeye çalışılmıştır. Ama bu durum, bütün bir sistemin bu şekilde olduğunu göstermez. Sistemlerin yetkinliği kötü uygulama örneklerine dayandırılamaz.

Kötü öğrenciler var diye okulları kapatalım mı?

Kötü şoförler var diye araba kullanmayı yasaklayalım mı?

Kötü evlilikler var diye evlenmeyi boş verelim mi?

Dünyanın hiçbir kültür ve medeniyeti, kendi değerlerinin naklini bu şekilde bir koruma ve kayıt altına almamıştır. Bugün tarihe dair bildiklerimizin en güçlüleri, bizim hadis usulümüzdeki en zayıf rivayet kadar bile değerli değildir. Konfüçyüs’ten, Tao’dan, Aristo’dan, Platon’dan, Büyük İskender’den, Sezar’dan bir söz ya da durumu nakledenler bunu hangi bilgiye, belgeye, senede dayalı olarak naklediyor? Raviler kim? O raviler güvenilir mi değil mi?

Eğer hadis usulünü güvenilmez buluyorsanız, geçmişe dair hiçbir nakle güvenmeyeceksiniz demektir. O takdirde yerine koyacağınız şey nedir? Sizin ortaya koyduğunuz şeyin rivayet malzemesini ayıklamada doğru sonuç vereceğinin bir garantisi var mı? Ümmete mâl olmuş bir ilmi terk edip sizin görüşlerinizi benimsememizi gerektiren şey nedir?

Eğer hadis usulünü “yalan söylemenin usulü” olarak niteliyorsanız "Allah Resûlü'ne yalan bir söz isnad edilmesin" diye gecesini gündüzüne katarak bu usulü geliştiren ve uygulayan ümmetin on binlerce âlimi "kollektif bir şekilde Allah Resûlü adına yalan uydurma" faaliyeti içerisinde görüyorsunuz demektir. Şahsım adına ben, böyle bir iddiada bulunarak âhirette bu âlimlerle hesaplaşmayı asla göze alamam!

Rabbimiz bu görüşleri dile getirenler de dâhil olmak üzere kendini "İslam ümmetinden" gören cümlemize insaf, iz’an, şuur versin. Bizleri doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltmesin.

 

SONER DUMAN

8. Cemâziyelevvel. 1440

14. Ocak. 2019/ P.tesi

BAKARA SURESİNİN SON İKİ AYETİ

Ebû Mes’ûd el-Bedrî’den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Kim Bakar

Oku

DÜNYAYA BEDEL ÜÇ NİMET

Seleme b. Ubeydullah b. Mihsan el-Ensari babasından rivayet ettiğine göre Rasulüllah (s.a.s.) şöyle

Oku

AĞAÇ VE ÇEVRE

Enes b. Malik’ten (r.a.) rivayet edildiğine göre Rasulüllah (s.a.s.) şöyle buyurdu: "Bir Müslüman ağ

Oku

MESCİD-İ AKSA

Ebu Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurdu: "(İbadet için) s

Oku

CİHAT'TA ÖNCELİK

Fedale b. Ubeyd’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Rasulüllah (s.a.s.) şöyle buyurdu: "Mücahit, nefs

Oku

ŞER ODAKLARINA KARŞI TEYAKKUZ HÂLİNDE OLMAK

Sevban'dan (r.a.) rivayet edildiğine göre Rasulüllah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Çok geçmez, yeme içme

Oku

TAKLİDİ İMANDAN TAHKİKİ İMANA: GELİN PEYGAMBERLERİ DOĞRU TANIYALIM

“Andolsun ki, Rasulüllah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zik

Oku

HZ. PEYGAMBER'İN İZİNDE MEDİNE'DEN MEDENİYET'E

Hadis ve sünnet tasavvurunun krize girmesi, İslam medeniyetinin de krize girmesine; İslam medeniyeti

Oku

EN SEVİMLİ MEKÂN: CAMİ

Ebu Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Rasulüllah (s.a.s.) şöyle buyurdu: "Beldelerin Allah’

Oku

HAC TEVHİDİ YENİDEN ANLAMAK

MEKKE arzla semanın, yerle göğün, şehadet âlemiyle gayp âleminin buluştuğu yerdir. Allah Teala son o

Oku

S A B I R

“Ey iman edenler! Sabredin, sabır yarışında (düşmanlarınızı) geçin!” Âl-i İmrân sûresi (3), 200

Oku

ŞEHÂDET İMAN İDDİASIDIR AMA İSBATI GEREKİR

Her iki cümledeki “lâ ilâhe illallah” da nefiy (red/inkâr) ve isbat (kabul) olmak üzere iki kısımdan

Oku

ORUÇ İMSAK (TUTMAK)TIR

Mü’min oruç tutar, oruç da onu tutar. Oruçlu, oruçla birlikte şu on şeyi Ramazan boyunca tutmaya çal

Oku

Hadisler Kelimesi Kelimesine Aynen mi Rivayet Edilmiştir?

Hadislerin Hz. Peygamber’in mübarek ağzından çıktığı gibi kelimesi kelimesine aynen nakil ve rivayet

Oku

Sünnetin Korunmuşluğu

Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de, kâfirler istemeseler de nûrunu tamamlayacağını açıklamaktadır [bk.Tev

Oku

Sünnetin Evrensel Bütünlüğü

Sünnetin tüm hayatı ya da hayatın tüm safhalarını bütün boyutlarıyla kucaklayıcı bir yapıya sahip ol

Oku

Sünnetin Bağlayıcılığı

Sünnetin bir bütün ve kavram olarak bağlayıcılığı kesindir. Peygamber’e uymayı, verdiği hükme razı o

Oku

Sünnetle İlgili Bazı Meseleler

1. Sünnetin Kaynağı Kur’ân-ı Kerîm, hem lafzı hem de mânasıyla vahiy olduğu için ona vahy-i metlü

Oku