SADAKAT: AİLENİN GÜVENCESİ

SADAKAT: AİLENİN GÜVENCESİ

“Sadakatten/doğruluktan ayrılmayın. Çünkü sadakat/doğruluk (insanı) iyiliğe, iyilik de cennete götürür…” (Müslim, Birr, 105.)

Mutlu bir aile için “5-S” formülünden bahsedilir. Bunlar; sevgi, saygı, sabır, sorumluluk ve sadakat. Aile fertlerinin huzuru ve mutluluğu açısından bu sayılanlardan her birinin önemi olmakla birlikte sadakatin daha mühim bir konumu bulunmaktadır. Zira sadakat olmadığı zaman diğerlerinin de çok bir ehemmiyetinin kalmadığı görülmektedir. Örneğin eşler birbirini ne kadar severse sevsin günün birinde bir ihanet/aldatma durumunda aileyi ayakta tutmak için sevgi kâfi gelmeyebileceği gibi taraflar arasında saygı da kalmayacaktır. Dolayısıyla mutlu bir aile için olmazsa olmazların başında şüphesiz ki sadakat gelmektedir.

Sadakat nedir?

Sadakat kelimesi, sözlükte “kizb”in (yalan) zıddı olan “sıdk” (doğruluk, dürüstlük) kökünden türemiş olup hem kendimize hem Rabbimize hem de sevdiklerimize içten bağlılığımızı ifade etmektedir. Evlilik özelinde söylenecek olursa; tarafların nikâh anında birbirlerine verdikleri söze ve evlilik sözleşmesine sadık kalmasıdır. Zira nikâh, bir akit olduğu gibi aynı zamanda bir ahittir. İşte sadakat, bu ahde zarar verecek her türlü davranıştan uzak durmaktır. Bu itibarla sadakat, evli birinin bir başkasıyla gönül ilişkisinin olmaması değildir sadece; sadakat, eşin rahatsız olacağı her türlü davranıştan yüz çevirmek ve kişinin kendisine yapılmasını istemeyeceği şeylerden kendisinin de uzak durmasıdır.

Esasında sadakat, sadece evlilik süreciyle sınırlı olmayıp hayatın tüm aşamalarında olması gereken bir yaşam biçimidir. Sadakat, “Birileri görür ve duyarsa mahcup olurum; ayıp olur.” diye takınılacak bir tavır değildir; sadakat, “Rabbime karşı mahcup olurum.” diye düşünerek her türlü yanlış tutum ve davranıştan uzak durmaktır. Bu yönüyle sadakat, ihsan mertebelerinden bir mertebedir.

Sadakatin önemi

Ailenin ve toplumun güvencesi olarak niteleyebileceğimiz sadakatin ne gibi kazanımları olduğuna maddeler hâlinde değinmek istiyoruz.

1. Sadakat, imanın sigortasıdır. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Bir kişinin kalbinde iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hıyanet ile emanet bir arada bulunmaz.” Bu hadis açıkça göstermektedir ki iman ile küfür nasıl bir arada bulunmuyorsa sıdk /sadakat ile yalan, emanet ile hıyanet / ihanet de bir arada bulunmaz. Buna göre; bir kişide yalan veya ihanetin bulunması doğal olarak imana da zarar verecektir. İşte bu yönüyle sadakat, âdeta imanın bir sigortasıdır.

2. Sadakat, imanın zorunlu bir gereğidir. Çünkü iman en temelde Kur’an’da beyan edildiği üzere emrolunduğumuz gibi dosdoğru olmaktır. (Hud, 11/112.) Dolayısıyla bir Müslümanın iman ettikten sonra kendisine emredildiği üzere, yani istikamet üzere yaşaması ve sadakatten ayrılmaması, olmazsa olmaz bir husustur.

3. Sadakat, kâmil bir mümin ve hakiki bir muhacir olmayı sağlayan bir haslettir. Zira mümin; güvenen, güven veren ve günahın her türlüsünden uzaklaşan kimsedir. Bu hususta Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Müslüman, dilinden ve elinden diğer Müslümanların güvende olduğu kimsedir. Muhacir ise Allah’ın yasakladığı şeylerden kaçıp hicret eden kimsedir.” (Buhari, İman, 3.) Buna göre, nasıl ki Müslümanın elinden ve dilinden başkaları emin ve güvende oluyorsa aynı şekilde eşler de birbirinin elinden ve dilinden emin olmalı, başta sadakatsizlik olmak üzere her türlü günah ve yanlış davranıştan uzaklaşmalıdırlar.

4. Sadakat, nifakın/münafıklığın panzehridir. Nitekim Peygamberimiz (s.a.s.) münafıklığın alametini şu şekilde bildirmiştir: “Münafığın alameti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman sözünde durmaz, kendisine itimat edilip bir şey emanet edildiğinde emanete hıyanet eder.” (Buhari, İman, 23.)

Bu üç alamete dikkat edilecek olursa hepsinin temelinde sıdk / sadakat ihlalinin olduğu görülecektir. Konuştuğunda yalan söyleyen ve söz verdiği zaman sözünü tutmayan sözde sadakatsiz; emanete ihanet ettiğinde ise hâlde sadakatsiz davranmıştır. Kutlu Elçi’nin (s.a.s.) bildirdiğine göre ise bu vasıflar, nifak hastalığının alametleridir. Öyleyse nifak zehrine karşı en kuvvetli panzehir hiç şüphesiz sadakat üzere yaşamaktır. Dolayısıyla nifak hastalığına düçar olmamak için “sadakat ilacı”nın hiçbir zaman unutulmaması gerekmektedir.

5. Sadakat, dünyada selamet ve ahirette cennettir. Zira sadakat öyle bir gemidir ki okyanus ne kadar uçsuz bucaksız ve derin olursa olsun, fırtınalar ne kadar kuvvetli olursa olsun içerisinde bulunanları sahil-i selamete ulaştıracaktır. Aynı şekilde yalan da öyle bir gemidir ki gemi ne kadar lüks ve güvenli olursa olsun, deniz de ne kadar sığ ve sakin olursa olsun bu gemi batmaya, içindekiler de boğulmaya mahkûmdur. İşte bu noktada Hz. Peygamber (s.a.s.) sadakatten ayrılmamak gerektiği hakikatini bizlere veciz bir şekilde şöyle bildirmektedir: “Sadakatten/doğruluktan ayrılmayın. Çünkü sadakat/doğruluk (insanı) iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Kişi devamlı doğru söyler ve doğruluktan ayrılmazsa Allah katında ‘doğru /sıddık’ olarak tescillenir. Yalandan sakının! Çünkü yalan (insanı) kötülüğe, kötülük de cehenneme götürür. Kişi devamlı yalan söyler yalan peşinde koşarsa Allah katında ‘yalancı/kezzab’ olarak tescillenir.” (Müslim, Birr, 105.)

Bu hadisten de anlaşılacağı üzere sadakat, insanın hem dünyada hem de ahirette yüzünün ak olmasını sağlayacak ve kişiyi cennete ulaştıracak önemli bir haslettir. Rabbim bizleri ve sevdiklerimizi hem kendimize hem Rabbimize hem eşlerimize hem de bütün insanlara karşı sadakatten ayırmasın. Âmin!

Hadisten öğrendiklerimiz

1. Sadakat; imanın sigortası olan, kişiyi nifaka karşı koruyan ve mümini cennete ulaştıran bir haslettir.

2. Mümin bir birey, hayatın tüm aşamalarında kendisine, Rabbine ve başta eşi olmak üzere bütün insanlara karşı sadakat üzere yaşamaya gayret etmelidir.

 

DİYANET AYLIK DERGİ / Halil KILIÇ

EDEN KENDİNE EDER; ALDATAN KENDİNİ ALDATIR

“Bizi aldatan bizden değildir.” (Müslim, İman, 164 [101].)

Oku

RAMAZANDAN SONRA…

“Yüce Allah’a en sevimli gelen amel az da olsa devamlı olanıdır.” (Müslim, Salatu’l-Müsafirin, 2

Oku

AKILLI MISIN ACİZ MİSİN?

Alıp verdiğimiz her nefes, kopan her takvim yaprağı bizi biraz daha ölüme yaklaştırıyorken bu hakika

Oku

TEKFİR: İMAN LİSTESİNDEN SİLME CÜRETKÂRLIĞI

“Bir kimse Müslüman kardeşine ‘kâfir’ derse bu söz ikisinden birine döner. Eğer dediği hâl onda vars

Oku

ADALET: TAKVAYA EN UYGUN HASLET

“…Allah’tan korkun ve çocuklarınız arasında adaletli olun.” (Müslim, Hibe, 13.)

Oku

KANAAT: İLAHİ TAKDİRE RAZI OLMAK

“(Şayet) biriniz, mali imkânlar bakımından ve bedenen kendisinden daha iyi durumda olanlara (imrenip

Oku

ALLAH KATINDA DEĞERLİ İNSAN

“Size cennet ehlini haber vereyim mi? Her zayıf ve güçsüz olan kimsedir. Bu kişi bir konuda Allah’a

Oku

EBEDÎ KURTULUŞUN AYRILMAZ İKİ SERMAYESİ: MAL VE CAN

“Cihat yok, sadaka yok, peki cennete nasıl gideceksin?” (Ahmed b. Hanbel, V, 224; el-Hâkim, Müstedre

Oku

ŞEFKAT VE MERHAMET PEYGAMBERİ

“Ant olsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağ

Oku

MÜMİN ÜLFET EDEN VE KENDİSİYLE ÜLFET EDİLENDİR

Sehl b. Sa’d es-Saîdîʼden (r.a.) rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuşt

Oku

SEVGİNİN PEŞİNDE BİR ÖMÜR

Sehl b. Sa’d es-Sa‘îdî’den rivayet edildiğine göre bir adam Hz. Peygamberʼe (s.a.s.) gelerek “

Oku

MÜMİNCE BİR DURUŞ: ÖLÇÜLÜ HAREKET ETME

Resulüllah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Müminin kendisini küçük düşürmesi uygun değildir.” Ashab, o

Oku

HADİS USÛLÜ BU ÜMMETİN YÜZ AKIDIR

Günümüzde sünnete karşı eleştirel yaklaşanların diline doladığı hususlardan birisi de şudur:

Oku

BAKARA SURESİNİN SON İKİ AYETİ

Ebû Mes’ûd el-Bedrî’den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Kim Bakar

Oku

DÜNYAYA BEDEL ÜÇ NİMET

Seleme b. Ubeydullah b. Mihsan el-Ensari babasından rivayet ettiğine göre Rasulüllah (s.a.s.) şöyle

Oku

AĞAÇ VE ÇEVRE

Enes b. Malik’ten (r.a.) rivayet edildiğine göre Rasulüllah (s.a.s.) şöyle buyurdu: "Bir Müslüman ağ

Oku

MESCİD-İ AKSA

Ebu Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurdu: "(İbadet için) s

Oku

CİHAT'TA ÖNCELİK

Fedale b. Ubeyd’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Rasulüllah (s.a.s.) şöyle buyurdu: "Mücahit, nefs

Oku