"Kim Rasul'e itaat ederse, gerçekte Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, Biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik."1diye buyuruyor Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ!..
Bu ayetin inmesine sebeb olan olay şu şekilde beyan edilir:
"Nebî (s.a.s.), Medine'de iken şöyle buyurdu:"Beni seven Allah'ı sevmiş, bana itaat eden Allah'a itaat etmiş olur."
Bunun üzerine münafıklar dediler ki:
— Bu adamın dediğini işitiyor musunuz? Şirke yaklaştı, oysa Allah'dan başkasına ibadeti nehye diyor. Bu sözleri söylemesinin, hristiyanların İsâ b. Meryem'i rab edindikleri gibi, bizim de kendisini rab edinmemizi istemesinden başka bir sebebi olabilir mi?
Bunun üzerine Allah, Nebî (s.a.s.)'in söylediklerini tasdik etmek üzere: "Kim Rasul'e itaat ederse, gerçekte Allah'a itaat etmiş olur." buyruğunu indirdi."2
İslâm Milleti'nin "Peygamberlerin vârisleri olan âlimleri" arasında mutlâk müctehidlerden İmam Muhammed b. İdris eş-Şâfiî (rh.a.), "er-Risâle" adlı meşhur eserinde şöyle der:
"Allah: 'Kim Rasul'e itaat ederse, gerçekten Allah'a itaat etmiş olur." buyurmuştur. Bu ayetlerde Allah, insanlara, Hz. Peygamber'e bey'at etmenin kendisine bey’at etmek olduğunu, yine Hz. Peygamber'e itaat etmenin de kendisine itaat etmek olduğunu bildirmiştir.
Yine yüce Allah, onlara bildirmiştir ki, Peygamber'in hükmü, O'nun hükmü demektir. Çünkü Allah, Peygamber'in hükmüne uymayı farz kılmış, ezelî ilminde geçtiği üzere O'nu, ma'sum ve muvaffak kılmakla mutluluğa erdirmiş, O'nun insanları doğru yola ilettiğine ve kendi emrine uyduğuna tanıklık etmiştir.
Böylece Allah, kullarını Peygamber’e itaate mecbur ederek ve onlara, O’na itaatin kendisine itaat olduğunu bildirerek farzını pekiştirmiştir.
Kısaca, Allah, insanlara hem kendi emrine, hem de Peygamberinin emrine uymalarını farz kıldığını, Peygamberine itaatin, kendisine itaat olduğunu bildirmiştir. Sonra da yüce Allah, Peygamberinin de kendi emrine uymasının farz olduğunu bildirmiştir."3
İmam Fahruddîn er- Râzî (rh.a.), “Mefâtihil-Gayb” adlı ünlü tefsirinde şunları anlatır:
“Cenâb-ı Hakk’ın: ‘ Kim Rasul’e itaat ederse, gerçekten Allah’a itaat etmiş olur” buyruğu, O Rasul’ün, bütün emir ve nehiylerde, Allah’dan tebliğ ettiği bütün hususlarda Mâsum olduğuna delâlet eden en güçlü delillerden birisidir. Zirâ Hz. Peygamber (s.a.s.) bunlardan herhangi birinde hatâ etmiş olsaydı, O’na itaat, Allah’a itaat etmek kabilinden olmazdı. Yine, Hz. Peygamber’in bütün fiilleri hususunda da mâsum olması gerekir.
Çünkü Allah Teâlâ, ‘O’na uyunuz’ (En’âm, 6/153) ayetiyle, O’na ittiba etmeyi emretmiştir. O’na uymak, ittiba etmek ise, başkası yaptığı için, başkasının yapmış olduğu o fiilinin bir mislini yapmaktan ibarettir.
Binâenaleyh, o fiilin bir mislini yapan kimse, Allah’a ‘O’na uyunuz’ emrinden itaat etmiş olur. Binâenaleyh, bütün söz ve fiillerinde, delilin tahsis ettiği durum hariç, Peygamber’e inkiyâd etmenin Allah’a itaat ve O’nun hükümlerine inkiyâd etmek olduğu sabit olur.”4
Ebu Hüreyre (r.a.) rivayet eder.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Her kim bana itaat ederse, Allah’a itaat etmiştir. Her kim bana isyan ederse, Allah’a isyan etmiştir.”5
Allâme İbn Hacer el- Askalânî (rh.a.), “ Sahih-i Buhârî’”nin şerhi olan “ Fethu’l-Bârî” adlı eserinde bu hadisi şerh ederken şöyle der: “Bu, şu demektir: Çünkü ben ancak yüce Allah’ın emrettiğini emrederim. Her kim benim emrettiğimi yapacak olursa, ancak onu emretmemi bana emredene (Allah’a) itaat etmiş olur.
Mânânın şu şekilde olması da muhtemeldir: Çünkü yüce Allah, bana itaati emretmiştir. Her kim bana itaat ederse, Allah’ın bana itaat edilmesi gerektiği ile ilgili emrine itaat etmiş olur.
Masiyette de durum böyledir. İtaat, emredileni yerine getirmek, yasak edilenden kaçınmak demektir. İsyan ise, bunun tam aksidir.”6
İbn Ömer (r.anhuma) anlatıyor:
Ashabdan bir grupla Rasulullah (s.a.s.)’ın yanındaydık. Bir ara bize:
“Hey sizler, yüce Allah’ın sizlere gönderdiği bir Rasul olduğumu biliyorsunuz değil mi?”
diye sordu.
—Evet, biliyoruz, dedik.
“Yüce Allah kitabında bana itaat edenin, Allah’a itaat etmiş olacağını yazdığını da biliyorsunuz değil mi?” diye sordu.
—Tabi ki, şehadet ederiz ki, sana itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur. Sana itaat etmek de
Allah’a itaattendir, karşılığını verdik.
Bunun üzerine şöyle buyurdu:
“Bana itaat etmeniz, Allah’a itaat etmeniz demektir. İmamlarınıza (yöneticilerinize)itaat
etmeniz de bana itaat demektir.”7
Şeksiz, şübhesiz ve katıksız iman eden Muvahhid Mü’minler, Rasulullah (s.a.s.)’e itaat etmenin farz olduğuna inanır ve gereğini yerine getirmeye gayret ederler… Rasulullah (s.a.s.)’i hayat önderi ve örneği kabul edip O’na itaatin yegâne Rabbimiz ve İlâhımız Allah’ın kat’i bir emri olduğuna iman eden Muvahhid Müminler, bütün imkânlarını sarf ederek bu farzı yerine getirirler…
Rabbimiz Allah Azze ve Celle’nin insan kulları arasında seçkin kıldığı ve Rasul olarak seçip vahye muhatap kıldığı bütün Nebi ve Rasul kullarına itaat edilmesini kullarına farz kılmıştır…
Şöyle buyurur Allah Teâlâ: "Biz, Rasullerimizden hiç kimseyi ancak Allah’ın izniyle kendisine itaat edilmesinden başka bir şeyle göndermedik." 8
"De ki: ‘Allah’a itaat edin, Rasul’e itaat edin. Eğer yine yüz çevirirseniz, artık O’nun (Peygamberin) sorumluluğu Kendisine yüklenen, sizin sorumluluğunuz da size yüklenendir.
Eğer O’na itaat ederseniz, hidayet bulmuş olursunuz. Rasul’e düşen, apaçık bir tebliğden başkası değildir."9
"Rasul’un görevi, apaçık tebliğ etmek ve davete icâbet edenleri bir araya getirip kardeşler yaparak İslâm Milleti’ni oluşturmak, ümmetin vahdetini sağlamaktır… Bu tebliğe kulak verenler, bu davete icâbet edenler ise, hidayet bulmuş olur, mutluluk elde eder, dünyada izzet, ahirette cennet ehli olurlar… İşte gerçek kurtuluş budur!..
Âlemlerin Rabbi ve İlâhı Allah Teâlâ, insan kullarının irşâdı için gönderdiği hidayet rehberleri olan Nebiler ve Rasuller (Allah’ın salât ve selâmı cümlesinin üzerine olsun), kavimlerinin insanlarını Allah’a kul olmaya, hükümlerine teslim olup itaat etmeye davet ederken, Allah’ın izniyle Kendisine itaat etmelerini beyan etmişlerdir… Çünkü Onlara itaat eden Allah’a itaat etmiştir… Onlar, Allah Azze ve Celle’nin emriyle hareket eden ismet sahibi, yani masum şahsiyetlerdir…
Kendisinden başka hak ilâh olmayan, yegâne hüküm koyucu ve hükmüne boyun eğdirici Rabbimiz Allah, hayat kitabımız Kur’ân-ı Kerim’de bu gerçeği şöyle beyan buyurur:
“Nuh kavmi de gönderilen (Peygamber)leri yalanladı.
Hani onlara kardeşleri Nuh: ‘Sakınmaz mısınız ?’ demişti.
‘Gerçek şu ki ben, size gönderilmiş güvenli bir Rasulum.
Artık Allah’dan korkup sakının ve bana itaat edin.
Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum, ücretim yalnız Âlemlerin Rabbine aiddir.
Artık Allah’dan korkup sakının ve bana itaat edin.”10
“Ad (kavmi) de gönderilen (Rasul)leri yalanladı.
Hani onlara kardeşleri Hûd: ‘Sakınmaz mısınız?’ demişti.
‘Gerçek şu ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir Rasulum.
Artık Allah’dan korkup sakının ve bana itaat edin.”11
“Semud (kavmi)de, gönderilen (elçi)leri yalanladı.
Hani onlara kardeşleri Salih: ‘Sakınmaz mısınız?’ demişti.
‘Gerçek şu ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir Rasulum.
Artık Allah’dan korkup sakının ve bana itaat edin.”12
“Lût (kavmi) de gönderilen (elçi)leri yalanladı.
Hani onlara kardeşleri Lût: ‘Sakınmaz mısınız?’ demişti.
‘Gerçek şu ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir Rasulum.
Artık Allah’dan korkup sakının ve bana itaat edin."13
“Eyke halkı da, gönderilen (peygamber)leri yalanladı.
Hani onlara Şuayb: ‘Sakınmaz mısınız?’ demişti.
“Gerçek şu ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir Rasulum.
Artık Allah’dan korkup sakının ve bana itaat edin.”14
“İsâ, açık belgelerle gelince, dedi ki: ‘Ben size bir hikmetle geldim ve hakkında ihtilafa düştüklerinizin bir kısmını size açıklamak için de. Öyleyse Allah’dan sakının ve bana itaat edin.”15
“Benden önceki Tevrat’ı doğrulamak ve size haram kılınan bazı şeyleri helâl kılmak üzere size Rabbinizden bir ayetle geldim. Artık Allah’dan korkup bana itaat edin.”16 Delil olarak beyan edilen ayetlerde apaçık görülüp anlaşıldığı gibi, bütün Nebî ve Rasul yüce şahsiyetler, Allah’ın emri ve izniyle kendilerine itaat edilmesini istemişlerdi…
Onlara itaat, onların vahiy ile Allah’dan aldıkları Allah’ın emir ve nehiylerine itaattir… Allah, onlara kitab ve hikmeti vermiştir… Kitab, Allah’ın hükümlerini beyan ederken, hikmet onların nasıl uygulanacağını, Allah’ın rızası ve muradı doğrultusunda uygulamasını gündeme getirmektedir… Yâni, Kitab ve Sünnet bütünlüğü!..
Katıksız iman eden Muvahhid Mü’minlerin olmazsa olmazları Allah’a ve Rasulü (s.a.s.)’e itaat etmektir!..
Kendisinden başka hüküm koyucu hak ilâh olmayan Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Allah’a itaat edin ve Rasul’e de itaat edin. Şayet yüz çevirecek olursanız, artık Rasulümüz üzerine düşen (yalnızca) apaçık bir tebliğ (gerçeği en yalın biçimde size iletme)lidir.”17
“Sana savaş ganimetlerini sorarlar. De ki: ‘Ganimetler, Allah’ın ve Rasulünündür. Buna göre, eğer mü’min iseniz Allah’dan korkup sakının, aranızı düzeltin ve Allah’a ve Rasulüne itaat edin.”18
“Ey iman edenler, Allah’a ve Rasulüne itaat edin. Siz de işitiyorken, ondan yüz çevirmeyin. Ve: ‘Biz işittik, dedikleri hâlde, gerçekte işitmeyenler gibi olmayın.”19
“Allah’a ve Rasulüne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.”20
“De ki: ‘Eğer siz Allah’ı seviyorsanız bana uyun, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.’De ki: ‘Allah’a ve Rasulüne itaat edin.’ Eğer yüz çevirirlerse, şübhesiz Allah, kâfirleri sevmez.” 21
“Ey iman edenler, Allah’a itaat edin, Rasul’e itaat edin ve sizden olan emir sahiblerine de.”22
“Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin ve sakının. Eğer yüz çevirirseniz bilin ki, Rasulümüze düşen, ancak apaçık bir tebliğdir.”23
“Şu hâlde namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah’a ve O’nun Rasulüne itaat edin. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”24
“Hayır, öyle değil. Rabbine andolsun, aralarında çekiştikleri şeyler için seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.”25
Yegâne önderimiz ve hayat örneğimiz Rasulullah Muhammed (s.a.s.)’e itaat etmek, böyle bir teslimiyetle gerçekleşir… Katıksız iman edenlerin kalbinde hiçbir sıkıntı olmadan itaat eder ve teslim olurlar…
Rasulullah (s.a.s.)’e itaat konusunda mü’min Müslümanların kesin tavrı: “İşittik ve itaat ettik!
Rabbimiz Allah Teâlâ, bu konuda şöyle buyurur: “Onlar derler ki: ‘Allah’a ve Rasulüne iman ettik ve itaat ettik’ sonra bunun ardından onlardan bir grup sırt çevirir. Bunlar, iman etmiş değillerdir.’26
“Aralarında hükmetmesi için Allah’a ve Rasulüne çağrıldıkları zaman mü’min olanların sözü: ‘İşittik ve itaat ettik’ demeleridir. İşte felâha kavuşanlar bunlardır.
Kim Allah’a ve Rasulüne itaat ederse ve Allah’dan korkup O’ndan sakınırsa, işte kurtuluşa ve mutluluğa erenler bunlardır.”27
“Rasul, kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü’minlerde. Tümü, Allah’a, meleklerine, kitablarına, ve Rasullerine inandı. ‘O’nun Rasulleri arasında hiçbirini (diğerinden) ayırdetmeyiz. İşittik ve itaat ettik. Rabbimiz, bağışlamanı (dileriz) varış ancak Sana’dır’ dediler.”28
Katıksız imanlarının gereği Rasulullah (s.a.s.)’e tam teslimiyetle itaat eden Muvahhid Mü’min Müslümanların, Rabbleri Allah tarafından kendilerine verilecek mükâfat şöyle beyan olunmuştur:
“Dosdoğru namazı kılın, zekâtı verin ve Rasul’e itaat edin. Umulur ki, rahmete kavuşturulmuş olursunuz.”29
“Allah’a ve ve Rasulüne itaat edin ki, merhamet olunasınız.”30
“Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin velîleridirler, iyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler ve Allah’a ve Rasulüne itaat ederler.
İşte Allah’ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şübhesiz Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.”31
“Ey iman edenler, Allah’dan sakının ve sözü doğru söyleyin. Ki O (Allah,) amellerinizi ıslah etsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah’a ve Rasulüne itaat ederse, artık o, en büyük kurtuluşla kurtulmuştur.”32
“Kim Allah’a ve Rasulüne itaat ederse, (Allah) onu, altından ırmaklar akan cennetlere sokar.” 33
“Eğer Allah’a ve Rasulüne itaat ederseniz, O, sizin amellerinizden hiç bir şey eksiltmez. Şübhesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.” 34
“Bunlar, Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’a ve Rasulüne itaat ederse, onu, altından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere koyar. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.”35
“Kim Allah’a ve Rasulüne itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği Peygamberler, sıddîklar, şehidler ve Salihlerle beraberdir. Ne iyi arkadaştır onlar.”36
Katıksız iman eden ve imanların gereği olan Allah’a Rasulü (s.a.s.)’e itaat edenlerin mükâfatı ayetlerde böyle beyan olundu… Allah’a ve Rasulullah (s.a.s.)e itaat etmeyenlerin cezası ise şöyle beyan edilir ayetlerde:
“Gerçekten Allah, kâfirleri lânetlemiş ve onlar için çılgın bir ateş hazırlamıştır. Orada ebedî olarak kalıcıdırlar. Onlar, ne bir velî, ne bir yardımcı bulamayacaklardır.
Yüzlerinin ateşte evrilip çevrileceği gün, derler ki : ‘Eyvahlar bize, keşke Allah’a itaat etseydik ve Rasul’e itaat etseydik.’ Ve dediler ki: ‘Rabbimiz, gerçekten biz, efendilerimize ve büyüklerimize itaat ettik, böylece onlar bizi yoldan saptırmış oldular.
Rabbimiz, onlara azabdan iki katını ver ve büyük bir lânet ile lânet et.”37
Rabbimiz Allah Teâlâ, hayat kitabımız Kur-ân’da, yegâne önderimiz Rasulullah (s.a.s.)’e itaat eden mü’min Müslümanların mükâfatlarını ve O’na itaat etmeyenlerin cezasını böyle beyan buyurmaktadır…
Bu konuda, meşhur müfessirlerden Elmalılı M. Hamdi Yazır (rh.a)’in tefsirinde yer alan çok güzel ve isabetli bir tesbitini paylaşmakta fayda umuyoruz… şöyle diyor Elmalılı Hamdi Yazır:
“Rasulullah (s.a.s.)’e uymak, yalnız ‘Ben özümü Allah’a teslim ettim’ (Âl-î İmran, 3/20) diye bütün sevgiyi sırf Allah’da toplayıp, O’na teslim olduğunu sunmakta ve itaati yalnızca O’na yapmaktır. Hz. Muhammed’e de sırf Allah’ın Rasulü, görevlendirdiği Peygamberi, dinin tebliğcisi, hidayetinin ve emirlerinin bildiricisi ve habercisi olduğundan dolayı, yine sırf Allah için uymak ve izinden gitmektir.
Birine uyarken, onun karşısında veya yanında diğer birine veya ikisine daha uymak başka şey, tek başına ve yalnızca O’na uyarken, O’nun namına, O’nun bir adamını, bir görevlisini tanımak yine başka bir şeydir. Bir elçiyi tanımak, onun kendisini değil, onu görevlendirip gönderen makamı tanımaktır. Meselâ, bir devletin elçisini, memurunu reddetmek demek olduğu gibi, Allah’ın elçisi demek olan Peygamberi kabul etmeyip reddetmek de Allah’a küfür ve saygısızlıktır. Bundan dolayı Allah’ın Rasulüne itaat etmekten kaçınanlar, Allah’a ibadet ve itaatten kaçınan kâfirlerdir. Allah da kâfirleri sevmez, küfrün hiçbir çeşidine razı olmaz.”38
Ve Rabbimiz Allah Azze ve Celle’nin buyruğu: “Ey iman edenler, Allah’a itaat edin, Rasul’e itaat edin ve kendi amellerinizi geçersiz kılmayın.”39
Dipnot
1- Nisa, 4/80
2- Mukâtil b. Süleyman, Tefsir-i Kebîr, çev. M. Beşir Eryarsoy, İst. 2006, c.1, sh.383-384.
İbnü’l-Cevzî, Zadü’l-Mesîr Fî İlmi’t-Tefsir, çev. Doç. Dr. Abdulvehhab Öztürk, İst. 2009, c.1,sh.599.
Fahruddîn er-Râzî, Tefsir-i Kebîr- Mefâtihu’l Gayb, çev. Prof. Dr. Suat Yıldırım, vdğ. Ank. 1990, c.8,sh.180.
3- Muhammed b. İdris eş- Şâfiî, er-Risâle, çev. Prof Dr. Abdülkadir Şener- prof. Dr.
İbrahim Çalışkan, Ank. 1996, sh.53-57, Md. 270-271-279-281.
4- Fahreddîn er-Râzî, A.g.e c.8, sh.179.
5- Sahîh-i Buharî, Kitabu’l-Ahkâm, B.1, Hds.1.
Kitabu’l-Cihad ve’s-Siyer, B. 108, Hds.164
Sahih-i Müslim Kitabu'l-İmâre, B.8, Hds.32-33.
İmam Nesâî es-Sünnenü’l Kübrâ, çev. Hasan Yıldız, İst. 2011, c.8, sh.115, Hds. 8674.
Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.2, sh.244,342.
6- İbn Hacer el-Askelânî, Fethu’l-Bârî-Muhtasar, çev. Dr. İbrahim Tüfekçi, İst. 2008,
c.14, sh.151.
7- Celâleddin es-Suyutî, ed-Dürrü’l-Mensûr, çev. Hasan Yıldız, İst. 2012, c.4, sh.527-
528. İbnu’l- Munzir ve Hâtib’den.
8- Nisa, 4/64.
9- Nûr, 24/54.
10- Şuara, 26/105-110.
11- Şuara, 26/123-126.
12- Şuara, 26/141-144.
13- Şuara, 26/160-163.
14- Şuara, 26/176-179.
15- Zuhruf, 43/63.
16- Âl-İmrân, 3/50.
17- Teğabün, 64/12.
18- Enfal, 8/1.
19- Enfal, 8/20-21.
20- Enfal, 8/46.
21- Âl-İmrân, 3/31-32.
22- Nisa, 4/59.
23- Mâide, 5/92.
24- Mücadele, 58/13.
25- Nisa, 4/65.
26- Nûr, 24/47.
27- Nûr, 24/51-52.
28- Bakara, 2/285.
29- Nûr, 24/56.
30- Âl-İmrân, 3/132.
31- Tevbe, 9/71.
32- Ahzab, 33/70-71.
33- Fetih, 48/17.
34- Hucurat, 49/14.
35- Nisa, 4/13.
36- Nisa, 4/69.
37- Ahzab, 33/64-68.
38-Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'ân Dili, İst. 2001, C.2, Sh.328. (Yenda
Yayınları) Sadeleşmiş nusha, C.2, Sh.343. (Azim Yayınları)
39- Muhammed, 47/33.