“Size cennet ehlini haber vereyim mi? Her zayıf ve güçsüz olan kimsedir. Bu kişi bir konuda Allah’a yemin etse Allah onun yeminini boşa çıkarmaz, yerine getirir. Size cehennem ehlini de haber vereyim mi? Her katı kalpli/kaba saba, böbürlenen, kibirli olan kimsedir.” (Buhari, Tefsir, 68; Müslim, Cennet, 46.)
Hz. Peygamber (s.a.s.) zaman zaman cennet ve cehenneme dair açıklamalarda bulunmuş; müminleri cennetle müjdelemiş, kâfirleri ise cehennemle korkutmuştur. Bu çerçevede bazen cennete girecek müminlerin vasıflarını, ardından da cehennemlik olanların özelliklerini zikretmiştir. Ancak bu tür rivayetlerde mevcut durumdan bağımsız olarak cennetliklerin veya cehennemliklerin bütün özelliklerine değinilmemiş, zaman ve zemine uygun olan, o anda ön plana çıkan özellikler ele alınmıştır. Yukarda aktarılan rivayette de ilk olarak cennete girecek olan bir grup insandan bahsedilmektedir. Bu kişilerin zayıf ve güçsüz oldukları ve Allah nezdinde çok değerli oldukları ifade edilmektedir. Allah Teâlâ bu kullarına o kadar değer vermektedir ki yemin etseler bu yeminlerini boşa çıkarmamaktadır. Hz. Peygamber’in cennetlik olarak tavsif ettiği kişiler zayıf oldukları için genellikle toplumda kendilerine değer verilmeyen sosyal kesimi oluşturmaktadır. Zira insanlar dünya merkezli düşündüğünden dünyada kendilerine fayda sağlayacak kişilere ayrı bir önem atfetmekte, onların istekleri çerçevesinde hareket etmektedirler. Oysaki Allah azze ve celle, insanlar arası değer ölçülerini altüst etmiş ve güçlünün değerli olduğu anlayışını reddetmiştir. Bir insanın değeri sahip olduğu mal, mülk, evlat gibi maddi gücü veya yöneticilik, saltanat gibi güçlerle ölçülmemektedir. Asıl üstünlük ve değer takva ile izah edilmektedir. “Allah katında en değerli olanınız, O'na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır.” (Hucurat, 49/13.) ayeti bu hususu açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Hz. Peygamber de Allahʼın mallara ve suretlere değil, kalplere ve amellere değer verdiğini birçok kere ifade etmektedir: “Allah sizin suretleriniz ve mallarınızla ilgilenmez. Ancak kalplerinize ve amellerinize önem verir.” (Müslim, Birr, 34.)
Bu itibarla dünyada sureti güzel, makam ve iktidar sahibi ya da mal, mülk sahibi olup kalbi harap olmuş bir kişinin insanlar nezdindeki bu kıymeti hiçbir anlam ifade etmemektedir. Buna mukabil kalbi ve amelleri Allah’a karşı sorumluluk bilinci ile dolu bir kişi insanların değer verdikleri mal, mülk ve güce sahip olmasa da Allah katında diğer gruptaki insanlardan katbekat daha değerli olacaktır. (İbn Receb, Cāmi'u'l-'Ulūm ve'l-Hikem, II, 276.)
Allah katında değerli kulların ebedî hayatta yer alacakları yurt cennettir. Hz. Peygamber, cennetliklerin zayıf ve güçsüz müminlerden oluştuğunu ifade ederek insanların değersiz gördükleri kişilerin Allah nezdindeki değerini ifade etmektedir.
Sahabe-yi kiramdan Sehl ibn Sa'd es-Sâidî’den (r.a.) Hz. Peygamber’in konuya dair yaklaşımını somut olarak ortaya koyan bir bilgi nakledilmektedir. Buna göre: “Bir gün Peygamber Efendimiz ve ashabı otururken yanlarından zengin bir adam geçer. Allah Resulü ‘Bu kişi hakkında ne dersiniz?’ diye sorar. Mecliste hazır bulunanlar, ‘Bu kimse bir kadına talip olduğunda nikâhlanmaya, aracılık ettiğinde aracılığının kabul edilmesine, konuştuğunda dinlenmeye layık biridir.’ derler. Resulüllah bir süre sukut eder. Bu arada fakir Müslümanlardan biri geçer. Bu defa da ‘Bu kişi hakkında ne dersiniz?’ diye sorar. Orada bulunanlar ‘Bu kimse bir kadına talip olduğunda nikâhlanmaya, aracılık ettiğinde aracılığı kabul görmeye ve konuştuğunda sözüne itibar edilmeye layık değildir.’ derler. Bunun üzerine Resulüllah ‘Bu (fakir), öteki (zengin) gibi dünya dolusu insandan daha hayırlıdır.’ buyurur.” (Buhari, Nikâh, 16.) Görüldüğü gibi insanların değerli gördükleri kişiler ve değer ölçüleri Hz. Peygamber tarafından kabul edilmemektedir.
Rivayetin ikinci bölümünde cehennemlikler anlatılmaktadır. Buna göre dünyada sahip olduğu güç sebebiyle kalbi katılaşmış, elde ettiği gücün sarhoşluğu içinde olan, bu durum sebebiyle şımarmış ve sahip olduğu imkânlar sebebiyle böbürlenen, kibirlenen insanlar cehennemliklerdendir. Bu özellikler Kur’an-ı Kerim’de de azgın toplulukların özellikleri olarak kaydedilmektedir. Kalem suresinde bu topluluklara dair şu ifadeler yer almaktadır:
“Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye sakın boyun eğme.” (Kalem, 68/10-14.)
Bu ayetlerde yer alan “utull” (katı kalpli/ kaba saba) kelimesi aynen Hz. Peygamber’in ifadelerinde de yer almaktadır. Rivayetin Müslim tarafından aktarılan şeklinde Kalem suresinde 13. ayette geçen “kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan” manasında kullanılan “zenim” kelimesi de bu rivayette yer almaktadır. (Müslim, Birr, Cennet, 47.) Bu durum da Hz. Peygamber’in bu ayetlere telmihte bulunduğunu göstermektedir. Dolayısıyla cehennemlik olarak nitelendiren kişilerin Kalem suresinin bu ayetlerinde işaret edilen kişiler olduğu söylenebilir.
Allah azze ve cellenin kendisine nasip etmiş olduğu maddi ve manevi imkânlar sebebiyle insanlara karşı kaba saba olan, güç zehirlenmesine uğrayıp şımaran ve kibirlenen kişilerin ahiretteki mekânlarının hüsran yurdu olduğunu öğreniyoruz. Diğer taraftan maddi ve manevi güçleri ve imkânları olmadığı için toplum tarafından itibar edilmeyen kişilerin ise ahirette saadet yurdunda ebedî kalacağı anlaşılmaktadır. Bu hususu mutasavvıflar ne güzel ifade etmişlerdir: Hakkı gel sırrını eyleme zahir, Olmak ister isen bu yolda mahir, Harabat ehlini hor görme şakir, Defineye malik viraneler var…
Hadisten öğrendiklerimi
1. Kişiyi değerli kılan maddi güç ve kuvveti değil, kalbindeki ihlas, samimiyet ve amellerindeki istikamettir.
2. Kaba saba, katı kalpli ve kibirli insanlar, Allah’ın sevmediği kimselerdir.
Doç. Dr. Abdulvahap ÖZSOY / DİYANET AYLIK DERGİ