Erdemli ve Akıllı İnsan

Erdemli ve Akıllı İnsan

Abdullah b. Ömer (r.a.)’den rivayet edildigine göre o şöyle demiştir: "Allah'ın elçisi ile beraberdim. Ensar'dan bir adam geldi. Nebi (s.a.s.)’ye selam verdikten sonra şöyle dedi. "Ey Allah'ın Rasulü! Müminlerin hangisi daha faziletlidir?" Hz. Peygamber, "Ahlaken en güzel olandır" dedi. "Peki, mü'minlerin hangisi daha akıllıdır?" deyince, Allah Rasulü, "Ölümü çok hatırlayan ve ondan sonrasi için en güzel hazırlıgı yapandır, işte akıllılar bunlardır" buyurdu. (ibn Mace, Ziihd, 31)

Sevgili Peygamberimiz, müminlerin en hayırlılarının güzel ahlak sahibi olanlar olduğunu birçok hadislerinde beyan etmişlerdir. (Bkz. BuharT, Edeb, 38; Ebû Dâvud, Sünne, 16; TirmizT, Rada', 11) islam dininin nihai amacının iyi ahlaklı insanlardan oluşan bir dünya kurmak olduğunda şüphe yoktur. Yüce Allah, bu amacın gerçekleşmesi için bütün iyi ve güzel şeyleri emir ve tavsiye edip, kötü ve çirkin şeylerden uzak durulmasını istemiş, kötülüklerin sembolü olan şeytanın bizim için apaçık bir düşman olduğunu bildirmiştir. (Bakara, 208) Cenab-i Hakk’a inancımızın ve O’na kulluğumuzun meyvesi de güzel ahlaktır. O’nun rızası ancak bu hedefe ulaşmakla elde edilir. Bu yüzden, bize güzel bir örnek olarak takdim ettigi sevgili elçisini, (Ahzâb, 21) "şüphesiz sen üstün bir ahlak sahibisin." (Kalem, 4) diyerek övmüştür. Arkadaşlarının, “Allah Rasulu), insanların ahlaken en güzeliydi” (BuhârT, Edeb, 112; Müslim, Mesâcid, 48) ifadeleri de Cenab-i Hakk’in bu tavsifine sahitlik etmektedir. 

islam dininin telkin ettiği ahlak ilkeleriyle, insanın fıtratında var olan ahlaki duyarlılık aslında birbirinden çok farklı değildir. insani yaratan Allah ona iyi ve kötüyü) ayırt edebilecek bir akil ve hissedebilecek bir vicdan vermistir. Dis etkenlerle bozulmamış bir fıtrat, örneğin, başkalarına zarar vermenin, bencilce davranmanın, yalan söylemenin, hakki olmayan şeye el uzatmanın kötü; ihtiyacı olana yardım etmenin, bütün varlıklara şefkat ve merhametle yaklaşmanın iyi olduğunu bilir. Ancak, yine fıtratında var olan olumsuz davranma yeteneği harekete geçtiğiinde, iyi olduğunu bildiği şeylerin tam tersini yapma iradesi de onun elindedir. iste peygamberler, insanların, fıtratla rındaki olumlu öze dönmelerini sağlamak ve imtihan dünyasında geldirici görevini üstlenen şeytanın tuzaklarına karşı onlarrı uyarmak için gönderilmişlerdir. Onun için Cenab-i Hak, sevgili elçisine, "Hatırlat/ögüt ver. Çünkü sen ancak hatırlatıcı ve öğüt vericisin, onlar üzerine baskı kurucu değilsin." (Gaşiye, 21-22) buyurmuştur. “Kur'an da akıl sahipleri için bir hatırlatma ve öğüttür.” (Müddessir, 54-55) Çesitli sebeplerle fıtratına yabancılaşan ve yaratılış amacından uzaklaşan insan bu hatırlatmaya kulak verir ve öğüt alırsa, Allah Rasulü’nün ifadesiyle en faziletli insan olmaya hak kazanır. 

Hadis-i serifin ikinci kısmı, ilk kısmıyla çok yakından ilgilidir. Güzel ahlak sahibi olarak erdemli olmaya hak kazanan mümin zaten aklını çok iyi kullanmış ve ölümden sonrasi için hazırlığını büyük ölçüde tamamlamıştır. Ancak ömrünün belirli bir kısmında erdemli bir hayat yaşama fırsatını kullanamayan insan, ölümü ve sonrasını hatırlayıp bir nefs muhasebesi yaptıktan sonra, geçmişi için pişmanlık duyup hayatında yeni bir sayfa açmışsa, gerçekten akıllı davranmış olur. Hatadan dönmenin de bir erdem olduğu gerçeğinden hareketle erdemli bir hayata adım atmış olur. iste Allah Rasulu), bu akıllı davranışı sık sık yapanları, yani, hayatın çeşitli gaileleri arasında yaratılış amacını unuttuğunu fark ettiği her anda, en büyük vaiz olan ölümü hatırlayıp kendine gelerek büyük hesap günü için tedarikini tamamlamaya çalısanları en akıllı müminler olarak nitelendirmiştir. Onun için başka bir hadisinde, “Türn lezzetleri koparıp atanı, yani ölümü çok hatırlayın.” buyurmuştur. (Tirmizi, Zühd, 4) Ölümden daha etkili bir vaiz göremeyen Hz. Ömer de, “Vaiz olarak ölüm sana yeterlidir ey Ömer!” (kefâ bi’l-mevti aleyke vaizan ya Ömer!) diyerek, yukarıdaki nebevi uyan doğrultusunda, kendi nefsine ölüm gerçeğini hatırlatma gereği duymuştur. 

Akıllı ve tedbirli insan, bu hayat yolculuğunda, hazırlığını, gideceği yerin durumu ve önemine uygun olarak yapan insandir. Cenab-i Hak, ahiret yurdunun, yani ebedi hayatın, dünya hayatından daha hayırlı olduğunu birçok defa hatırlatmiştir. (Nisâ, 77; En’am, 32; A’raf, 169; Yusuf, 109; Nahl, 30: Duhâ, 4) Buna rağmen, geçici bir hayat için yaptığımız hazırlık, gösterdiğimiz çaba ve gayretle, ebedi âlem için yaptiğimiz hazırlığın bir mukayesesinde hangisine daha çok önem verdiğimizi anlamamiz zor olmayacak, çoğu zaman daha önemli ve haylı olanı ihmal ettiğimiz acı bir şekilde ortaya çıkacaktır. Halbuki bu fani hayatta her iki âlemin hazırlığını dengeli bir şekilde yapma irade ve imkâni bizlere bahşedilmiştir. Yapmamız gereken, dünya yolculuğunda bizi menzile götürecek yeterli azığı temin etmek, ebedi hayat içinse azıkların en hayırlısı olan takva azığını (Bakara, 197) yanımıza almaktır. Takva azığı da ancak iman, salih amel ve güzel ahlak malzemesiyle yoğrularak hazırlanabilir. Sevgili Peygamberimiz, açıklamaya galıştığımız hadisiyle, akıllı müminin sadece kısa yolculuğu için hazırlık yapmakla yetinen değil, bu yolculuğunda, kalacağı ebedi yurdu için de gerekli hazırlığı yapan kimse olduğunu bildirmiş ve aklını iyi kullanan güzel ahlak sahibi bu insanları müminlerin en faziletlisi saymiştir. Bir bakıma, Allah Rasulu’nün bu hadisi, insanlara tebliğ ettiği şu ilahi uyarının bir açıklaması mahiyetindedir: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakinin ve herkes yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakinin. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Haşr, 18) 

 

Prof. Dr. I. Hakki Ünal

Kalabalığı Cemaat Yapan Mekân: Cami

Rivayet edildigine göre Hz. Osman (r.a.) Mescid-i Nebevi'yi genişletmek istediğinde halk bunu hoş ka

Oku

Korunması Gereken Bir Değer: Irz

Ebu Hureyre (r.a.)’den nakledildigine göre Allah Rasulü (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Müslümanın Müsl

Oku

Malı Sırtta Taşımak

Ebu Hureyre (r.a)’den nakledilen bir hadise göre Allah Rasulii (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kulların

Oku

Bizi Tutan Oruç

Ebu Hureyre (r.a.)’den nakledilen bir hadis-i şerifte Allah Rasulü (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Oruç

Oku